Kültürde Postmodern Devrim




Bugün hepimiz şaşalı modern sanat galerilerinden uzak dururuz. Oturduğumuz yerden bienalleri eleştiririz. Peki yaptıklarımız ne kadar doğru? Bildiğimiz "sanat" gibi görünmeyen sanatsal üretimlere olan bu nefretimiz, kıçımıza nereden saplanacak kılıçları dövüyor?

Öncelikle postmodernitenin neyi yıktığını ele almakla başlayalım. İncil'i biraz değiştirerek "Her şeyden önce öz vardı" sözüyle ilerleyelim. Sanat nerede ve hangi koşullarda ortaya çıktı? 

Bugün sanat olarak nitelendirdiğimiz şeylerin çoğu Helenistik aslında. Niye baldırı çıplak bir Olimpos tanrısı heykeli "çokça sanat, orama da estetiklik" olarak algılanıyorken mağarada çizilmiş av hikayesi resimleri yalnızca "antropolojik bir bulgu"? Geçen gün La Casa De Papele denen diziyi izliyordum. Merkez Bankası'nı soyma sahnesinde altın müzesinde sergilenen, zannımca Latin Amerika kökenli heykeller hakkında "Bunlar sanat değil ki, 3 yaşındaki çocuğuma versem uğraşıp benzer bir şey çıkarır" şeklinde bir cümle kuruluyordu. Geride bıraktığımız yüzyılda klasik sanat anlayışına karşı büyük bir savaş açılmış olsa bile bugün popüler kültürde klasisizmin etkilerini görebiliyoruz. 

Sahi popüler kültür ne demek? Popüler kelimesi de son zamanlarda asıl anlamından uzaklaşan kelimelerden. Popüler, yani halk... Nasıl oluyor da krallara layık şekilde yazılmış Sofokles'in eserlerini bugün okuyoruz. Sizce Aristoteles, budumuzu bilse Lykeion'un kapısından bizi içeri alır mıydı? Klasik sanatın kurulu olduğu tüm temeller, devasa bir sınıfsal ayrışmaya dayalı. İnanmadınız mı? Örneğin Aristoteles Poetika'sında tiyatronun temelde ikiye ayrıldığını savunur. Elit zümreye yapılan, "bol sanatlı" oyunlar ve avam tabakasına yapılan, sanatsal anlamda pek değeri olmayan oyuncuklar. Yani demem o ki Helenisitk kültüre sahip eserlerin icra edildiği tarihte onlar hakkında bırakın yorum yapmayı, onları görmeye kalksak zenginler yüzümüze boklarını fırlatırdı. 

Postmodern Devrim yalnızca 19-20. yüzyıl ürünü değildir. İtalya'da fink atarak burjuvayı kızdıran Commedia dell'Art' da, otoritenin yüzüne tükürerek şiir yazan mevlevi dervişleri de postmodern devrimin neferleridir. Postmodern Devrim, yalnızca sanatsal bir anlayış değil, kültürel bir başkaldırıdır. 

Nevzat Hocamın çok da güzel belirttiği üzere "klasikler" olarak nitelendirdiğimiz eserler dokunulmazdır. Kimse Shakespeare'e ağzını açamaz. Aristofanes'e kurgunda hata var bileder dersen kelleni uçururlar. Git gide mitsel anlama erişen bu eserler, Platon'un İdeaları seviyesine de erişir. Platon İdea'lardan yalnızca bir tane olabileceğini söyler. Sen bugün kalkıp Faust'un hem estetik hem de kurgusal anlamda tıpatıp aynısını yazsan bile onun ideasını yok edemezsin. 

Hal böyleyken sanatın hem fiziksel hem de metafiziksel yansımaları her zaman popülerliğin dışında kalır. Fiziksel olarak dışında kalır, çünkü sanat gibi tanrısal estetiğe sahip bir üretim yalnızca zenginlere mahsustur. Metafiziksel olarak dışarıda kalır, çünkü maddi dünyadan koparılarak tanrılaştırılan sanat, asla maddi dünyanın en utanılası varlıkları avam tabakasına ulaşamaz, ulaşmamalıdır. Klasik sanatın en büyük amacı, olabildiğine korkutucu bir gerçekliğe sahip maddi dünyadan kopmaktır. 

Fakat yalanlar çok uzun sürmedi. Maymun gözünü hızlı açtı. Dada neydi? 
"Ailenin yadsınmasını doğuran nefretin tüm ürünü dadadır; yerle bir edici eylemin, var güçle yumruklarda anlatılışıdır"

Maddiliği kabullenen büyük kesim, çekti yumruklarını vurdu klasik sanatın suratına. Doğdu böylece nur topu gibi bir kültür devrimi. Yetmedi yaşayışına sirayet etti bu durum. Kahrolsun faşist klasik sanat, yakın yıkın Davud heykellerini. Ve de yapıştırın duvarlara bantla bir muzu. Tanrı da öldü, Poetika'da...

Yaşasın Nihilizm ve Uçan Spagetti Canavarı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİMGESEL ANLATIM VE METAFOR

Evrende Yalnız Mıyız? Contact Filmi Üzerine Düşünseller

Bursa vs İzmir, Subjektif bir karşılaştırma