SİMGESEL ANLATIM VE METAFOR
SİMGESEL ANLATIM METAFOR
Simgesel anlatım, metafor:
Yazımda metaforun özellikle ne olmaması gerektiği hakkında
görüşlerimi belirteceğim. Metaforun sözlük anlamı bir şeyi başka bir şeyle
mecazi olarak anlatmaktır. Simgesel anlatım ise metafor üzerine kurulu bir
yöntem biçimidir. Aralarında çok fark yok yani. Şimdi bu arkadaşlar sanatın her
zamanında her şeklinde yerini bulmuş kavramlar. Metafor ihtiyacımız olan bir
şey. Mesela savaşın kötü olduğunu anlatmak için 40 dakikalık cephe sahnesi
çekebilirsiniz ya da bir merminin kendiliğinden yere düşüp patlamasını
çekebilirsiniz. Metafor sanatta öz anlatım ve estetik kaygıyla yapılır verdiğim
örnekte görüldüğü üzere. Biz izleyici/okur/dinleyiciler ve sanatkarlar günümüzde
metaforu çok yanlış anlıyor ve kullanıyor bence. Gitgide kavramın özü kaçıyor.
Sonuçta bir sanatçı sanatını audience(Türkçe karşılığı yok maalesef) ile
buluşturmak zorunda. Metafor bu yolda destek olduğu kadar köstek olabiliyor.
Simgesel anlatım yöntemiyle metaforun vurgulama özelliği ön plana çıkarılıyor.
Vurgulamak bir şeyi özellikle anlatmak istemekten gelir, seyircinin
kaçırmamasını istemektir. Diyelim ki ben çocukluğunda ördekler tarafından
neredeyse öldürülmek üzere olan bir sinema yönetmeniyim. Filmimde ölüm kalım
savaşını bir ördek üzerinden göstermek ne kadar başarılı olabilir, kaç kişi bu
metaforumu algılayabilir? Oysa artık insanlık kültürüne adanmış mitler,
hikayeler ve şekiller üzerinden bunu anlatıp daha büyük bir kitleyi
yakalayabilirim. Tabii ki metaforik anlatım derinlik içerebilir. Ama bir usta
metaforun ana bilgisini genel kitleyle buluşturup, derinliğini bilgi
dağarcığına göre verebilen olmalıdır. Eştikçe gizemli anlamları ortaya çıkarmak
kitlede heyecan ve tatmin duygusu yaratır. Ayrıca vermek istediğiniz anlamı
herkes buluşturarak bütünlüğü sağlamış olursunuz. Günümüzde bu problem en çok
sanat filmlerinde var. Gerçekten kafa yoran anlaşılması imkansız ana metni
kavramak için tekrar tekrar üzerine okumanız ve bilgi sahibi olmanız gereken
sanat filmleri var. Seyirciden bu denli özveri beklemek çok zalimce bence.
Gaspar Noe, haneke, lanthimos tarzı yönetmenleti bu sebeple sevmiyorum. İzlenmiyor filmler kafayı yiyorsun. Tamamen metafor üzerine kurulu kurguyu
sağlayacak yavan senaryolar. Çoğunda uykum geliyor. Bu kadar zaman ayırmak
zorunda değilim ben ya. Birde ayrıca unutulmaması gereken diğer bir şey ise
simgesel anlatımların tüm seyircide aynı anlamı içermesi gerektiğidir. Bu biraz
daha teknik bir olay aslında. Şöyle bir düşünürseniz gördüğünüz tüm simgesel
anlatımlar çevreden soyutlanmış ve odaklı şekilde sunulur. Masadan kendi
kendine yuvarlanan bir şişe, tüm arazide tek başına duran bir ağaç vbvb. Sebebi
açıktır. 1 teknik olarak vurgulamak 2 çevresel bağları kopararak simgesel anlatımın
odaklandığı noktada yabancılaştırma yaratmak. Ben Diyelimki film boyunca balta
nesnesine bir anlam yükledim ve onu bir ormanda ağaç kesen bir adamın
elindeyken gösterdim ve soyutlamadım. Seyircilerden biri ben baltayla aşkı
anlatmak istiyorken kendisinin daha önce baltayla yaşadığı ölüm kalım anını
düşünüp farklı bir duygulandım yaşayabilir. Yaptığım tüm emekler boşa gider.
İşin birazda teknik kısmı bu. Özellikle göstermeye bağlı sanatlarda buna çok
dikkat edilir. Dadaist şiirler bile bazı sanat filmlerinden daha başarılı o
kadar karma karışık şey anlatmaya çalışırken. Bir bütün olarak
yabancılaştırmayı sağlayıp okuyucuyu kesinlikle bağlamdan koparıyor ve ne
anlatması gerekiyorsa onu anlatıyor. Tiyatro üzerine okuyan, epik tiyatroyu
bilen kardeşlerim çok çok daha iyi kavrar bu kavramları. Mutlaka Brecht'in
tiyatro kuramı kitaplarına göz gezdirin.
Neyse bu sitem dolu yarı bilgilendirdici yazıyı bitiriyorum. Bir simgesel anlatım örneği olarak başarılı bulduğum 1917 filminin son sahnesini bırakıyorum sizlere. Film boyunca yaşanan hikayeye bağlı olarak her seferinde bu ağaçtan birbirinden çok uzak olmayan anlamlar çıkarıyorsunuz. Bu sebeple çok başarılı.
Yorumlar
Yorum Gönder