Jean Genet üzerine-Balkon
JEAN GENET
Bir fahişenin oğlu, piç, sokakların çocuğu, 10 yaşında
hırsız...
Hapishaneye girdiğinde ona verilen kimlikte öğrenir
annesinin adını. Düştüğü hapisten onun saf bir sanatçı olduğunu farkeden Sartre
tarafından çıkarılır. Fransa Cumhurbaşkanı kıramaz Sartre'ı ve özel izinle
salıverir. Uslanmaz haylaz çocuk, eserlerinde isyanını sonuna kadar haykırır
hayata karşı. Jean Genet, tiyatro tarihinin en sansasyonel eserlerinden olan
Balkon'un yazarı.
Bayılıyorum protest Fransızlara. Yandan burjuva elit
feylesof çakmasına benzemiyor bunlar. Hayatın sillesini gerçekten yemişte
anlatıyor. Rimbaud'ya çok benzer kendisi
Tiyatronun hırçın çocuğu Jean Genet'nin Balkon isimli başyapıtından
bir parça. Bir genelevden insana dair tüm nesnel şeylere nasıl eleştiri
yapılabilir? Okuyunuz efendim hayatınızda okuyacağınız en iyi tiyatro
eserlerindendir kendisi. Ne yazık ki üslubu ve içeriği yüzünden ülkemizde pek
oynanmamaktadır ve bende izleme şansına erişemedim. Umarım TR medeniyete kavuşur.
YARGIÇ, aceleyle: Nereye Ha! Ha! Ha! Ha!; nereye? Arka
arkaya sıralanan ha'lar korkutucu bir etki vermelidir. HIRSIZ KADIN: Karıştırdım,
kusura bakmayın. CELLAT: Vurayım mı? YARGIÇ: Daha değil. (Fahişeye.) Nereye
girdin? Hadi söyle! Nereye ha, ha, ha? Haa! Haa!.. HIRSIZ KADIN, afallamış
halde: Yemin ederim ki iyice karıştırdım. YARGIÇ, Cellat ’a doğru konuşur ve
yaklaşır: Ah! Ah! Zevkin bana bağlı. Kırbaçlamaktan hoşlanıyorsun değil mi?
Sana hak veriyorum, cellat! Ağzımdan çıkacak bir sözle harekete geçecek muhteşem
et yığını, kas kütlesi! (CellatUn yüzüne aynaya bakarcasına bakar.) Beni
onurlandıran ayna! Dokunabileceğim şu görüntü, seviyorum seni. Sırtında ateşten
çizikler oluşturmaya ne gücüm yeterdi ne de ustalığım. Zaten o kadar gücü,
ustalığı ne yapayım ben? (Cellata dokunur.) Burada mısın? Burada mısın, yambaşımda
yalnız yürüyen ve omuzlanma çok ağır, çok çok ağır gelen, taşımakta çok güçlük
çektiğim muazzam kolum? Et yığını kolum, sensiz bir hiç olurdum... (Hırsız
kadına.) Sensiz de yavrum. İkiniz de bütün- lüyorsunuz beni, mükemmel
biçimde... Ah nasıl da hoş bir üçlü oluşturuyoruz! (Hırsız kadına.) Ama senin
ondan bir ayrıcalığın var, zaten benden de var, önceliğin verdiği ayncalık.
Yargıç olarak varlığım kaynağını senin hırsız olarak sahip olduğun varlıktan
alıyor. Olduğun insanı yadsısaydm eğer... Ama sakın yapma bunu... Bir yad-
sısaydın bunu -olduğun şeyi, yani olduğun kişiyi- o zaman varlık nedenimi
yitirir... Yok olur, kaybolur giderdim. Ölürdüm. Havaya karışırdım. Hiçleşirdim.
Buradan çıkan sonuç: İyiliğin kaynağı... Yani? Yani? Yadsımayacaksın değil mi
bunu? Bir hırsız olduğunu inkâr etmeyeceksin değil mi? Kötülük edersin. Bir
cinayet olur bu. Varlık nedenimi ortadan kaldırırsın! (Yalvarır. Söyle bana,
yavrum, sevgilim, inkâr etmeyeceksin değil mi? HIRSIZ KADIN, cilveli; Kimbilir.
YARGIÇ: Nasıl? Neler diyorsun sen? Beni ret mi edeceksin? Nerede olduğunu söyle
bana. Neler çaldığını da söyle. HIRSIZ KADIN, heyecansız» yerinden kalkar:
Hayır. YARGIÇ: Nerede söyle? Zalimlik etme... HIRSIZ KADIN: Bana sen diye hitap
etmeyin bakalım. YARGIÇ: Küçük hanım... Bayan. Rica ediyorum size. (Diz çöker)
Bakın, önünüzde yalvarıyorum. Yargıç olmayı beklerken, beni böyle bir konumda
bırakmayın. Yargıçlar olmasa ne olurdu halimiz, ama ya bir de hırsızlar
olmasaydı? HIRSIZ KADIN, alaya: Evet ya bir de hırsızlar olmasaydı?
Yorumlar
Yorum Gönder