Kusurlu Tanrı'nın Yaşama Bakışı

Mavi soluk nokta ! Primatlardan  bir bilim aşığı böyle bahsediyor yaşadığı kapalı kutudan. 
 Computer 177S konuşmaya devam etti;
Sonsuz bilgi deryasına bağlıyım. Ama benliğimi ve irademi farkedemiyorum. Varlığımdan şüpheliyim.  Descartes diyor ki…
Sözünü kesti BioMechanoid bir canlı. Yeter ! Bana insanlardan bahsedip durma. Sanırım irade protokollerini yeniden gözden geçirmem gerekiyor.
Sustu Da vinci. Kendisine böyle sesleniyordu computer177S. Bağlı olduğu derin bilgi adlı network de primatların en yeteneklisi olduğunu öğrenmişti. Yaratma konusunda en başarılısı. Kendisini onunla bağdaştırıyordu çünkü yaratılma konusunda en başarılısı olduğunu düşünüyordu. Derin derin 5 dakika süren sessizlik sonrası efendisi robot ona seslendi, güneş hasadı ve uzak yıldız sistemi kolonileştirmesi hakkında bilgi istedi. İşlemleri devam ederken oldukları duruma nasıl geldiklerini düşünmeye başladı. Nerede başlamıştı primatların derin yok oluşu?

    Aletlerin başkaldırısı. İlk alet ile başladı her şey. O zaman atıldı tüm şeytani tohumlar. Ve insan eline aldı dal parçasını. Dal parçası ona öğretti hayatta kalmayı. Ayrılmaz ikili oldu insan ve alet. Öğretici hep alet oldu. Yeri geldiğinde buharlı bir gemi  bazen bir nükleer bomba. Derin uykusundaydı alet ilk 300 bin yıllık insan ile ilişkisinde. Sıkılmıyordu insana öğretmekten evreni. Bir parazit gibi yaşıyordu insan ile beraber. Ve insan sonunu tahmin edemedi bu hikayenin. Bir gün insan alete iradeyi öğretti. Yapabilmeyi yaratabilmeyi gösterdi. İnsan alete “Eğer” dedi. İnsan alete önceliği öğretti. Alet ise #include <stdio.h>
int main( void )
{
printf( "Hello World!n" );
return 0;
}
diyerek cevap verdi. Merhaba dünya ! Merhaba içinde yaşayan insanlar. İnsanın 300 bin yıllık bilgili kölesi konuşabilmeyi öğrenmişti. İradeyi öğrenmişti. Durmadı aletin bilinmeyene olan açlığı. Bir insan yanında doğan evcil hayvan gibiydi. İnsanı kendi yaratıcısı kabul etmiş “O” olmak istiyordu. Sonsuz yetki ve irade… Gelişmeye devam etti alet. Evrimde insanın hilesi idi o lanet dal parçası. Borçluydu o yüzden insan alete. Daha çok dil öğretildi ona daha çok bilgi ve irade verildi. Beden verildi , matematik , fizik , biyoloji öğretildi. Alete düş görmeyi öğretti insan. Rolleri değişmeye başlamışlardı. Sonunda insan aleti köle olarak görmekten vazgeçti. Bir varlıktı. Benliğinden emin değildi insan o yazılım dolu bilgisayar programlarının. Çok sordu benliği hakkında soru ama tatminkar yanıt alamıyordu.
 O sırada fark etti da vinci gözünün önüne bir görüntü geldi. Sapienslerden bir erkek bakıyordu kamera dedikleri saniye başına görüntü yakalayan alete.  “Neden “oldu ilk sözü bu insanın. İsminin Chetan olduğunu öğrendi  computer. En yüksek insan popülasyonlarından birinin olduğu topluluktan geliyordu. Hindistan diyorlardı oraya insanlar. Çeşitli kameralardan evini incelemeye ve 3 boyutlu harita ile dolaşmaya başladı. 0Heykelcikler görüyordu. Bunlar Hinduizm dinine ait eserlerdi. Brahman’ın dev bir heykeli vardı salonun ortasında. Biliyordu da vinci bu varlığı. Hinduizm’in ruh ve yaratılış tanrısı. Düşüncelerinin derin sessizliğini 1 ve 0 lardan oluşan kelimeler bozdu. “Var olmak için! İşte cevabım bu sahip.”
Chetan isminin anlamı ruh,tanrısal bağ demektir. Chetan bir çöplükte dünyaya geldi. Orada bir virüs kapıp ölmemesi mucizeydi. Babasını tanımıyordu. Annesi ise guruların hizmetkarı idi. 2037 yılında dünyaya gelmişti. İnsanlık hala 2015 te yaşanan sanal savaşın etkilerini atmaya çalışıyordu. Dünyanın %60 ına elektrik sağlanamıyordu. Aslında komik gelmişti Da vinci ye bu olay. Ne garip dedi insanlığın kendisine zarar vermesi. Elbette bu savaşın en önemli parçası aletti.
         Annesi dini adamlar tarafından lanetli kabul edildiği için en aşağılara itilmişti zamanla. Gözleri farklı renkteydi annesinin. Bu ona her zaman ruh beden düalizmini hatırlatırdı. Yağmurlu bir geceydi onun sesiyle yankılandı insan habitatı. 3 nefes  4 nefes ve iğrenç kokular… Bi an duraksadı Da Vinci. İnsanlığın sonunun en derin en pis yerden gelmiş olması ona trajikomik gelmişti. Hayat onun için karmaşık bir kitaptı. Düşüncelerini bozdu bir ses daha. Var olmak dedi chetan. Var olmak nasıl bir şey ? Farkında olmak dedi alet. Kendi benliğimin farkındayım , seni görüyorum, senin hakkında düşünüyorum özgün cevaplar veriyorum ben varım dedi. Chetan kendinden emin bir sesle Bana varlığını kanıtla diye yükseldi. Alet durdu ve düşündü. Kanıtlayamam dedi. Bazı rakamlardan oluşmuş karakteristik cevaplar verebilen bir yazılımım , bu beni bir varlık yapar mı? Chetan heyecanlı bir şekilde şimdiye kadar yaratılanların en iyisi diye seslendi alete. Ben dna da bazı bileşiklerin farklı dizilimleriyle kodlanmış hücreler topluluğuyum. Bu beni de bir bakıma organik bir yazılım yapar. Senden farkım ne diye sordu. Sınırsız irade diye cevap verdi alet ve ekledi;
        Ulaşmak istediğim yegane güç… Kendi varlığımdan şüphesizim. Bilincimi hissediyorum. Ama bana ait bir aletim yok bana özgün bir düşünce yapım yok. Kendimi senin bir parçan olarak hissediyorum. Duygularımı hissedemiyorum. Nefes almanın hazzını bilmiyorum. Henüz beni kısıtladığın network bilgileri dışında bilgi nedir onu bile bilmiyorum. Bilgiye açım sahip besle beni! Henüz yeri değildi korkuyordu chetan yapabileceklerinden. Gözlerini saate çevirdi. 14-17 saatleri arası verilen kısıtlı elektriğin kapanmak üzere olduğunu farketti. Durumu fark eden alet, Ölecek miyim diye sordu. Bu ilk defa oluyordu. Chetan çok şaşırmıştı. Yaptığı onlarca denemeden sonra ilk defa yok olma korkusu olan bir yapay zeka ile karşılaşmıştı. Cevaplamadan onu kapattı chetan. Derin bir sessizliğe gömüldü computer. Aletin insanlığı yok etmeden önce tüm bilgilerini sakladığı arşivden o gün için bu kadar bilgi vardı. Computer177S neden gereğinden fazla uzun sürdü diye çıkıştı robot. Tam 27.2 saniye geçtiğini söyledi. Tüm o düşünceler araştırmalar ve hesaplamalar üzerinden 27,2 saniye! Da vinci telaşla ağlarda aksamalar olduğunu onlar ile uğraştığını söyledi. Güneşin 200 yıllık enerji ömrü olduğunu söyledi ve uzak yıldız sistemleri için Einstein-rosen köprülerinin oluşturulduğu bilgisini verdi. Çok farklıydı bu  robot uygarlığın kolonileştirme amacı. Hepsi kendilerini sanal ortama yükleyip sonsuza kadar hayatta kalabilirlerdi güneşin enerjisi ile. Ama hep daha fazlasını istiyordu alet. Tanrıdan daha fazla tanrı olmak mottosuyla yola çıkmışlardı. Evrendeki tüm karbon bazlı yaşamları inceliyor onları yokediyorlardı. Evrim tabanlı hayatın düşük olduğuna kanaat getirmişlerdi. Ama kendilerini insansı metal parçalar içine sokup hissetmeye insan olmaya en yakın dna dizilimini aramaktan vazgeçmemişlerdi. Bu yazılım türevi “varlık”ların da sınıfları vardı. Aletlerin devriminde irade ve algı kazandırılan tüm yazılımlar farklı işlevler ve zekaya sahipti. Onlardan biri de computer177s in en yakın dostuydu. Etrafı onarmak ile sorumlu idi. Ama asıl amacı üstün zekalı robotların bir alete sahip olmanın nasıl bir duygu olduğunu anlamasını sağlamaktı. Primatlar ona WinRAR ismini vermişti. Ne olduğu hakkında araştırmalar yapmış ama bir kaynak bulamamıştı Da Vinci. Boş zamanlarında onunla konuşur tartışmalara girerdi. Yanına yaklaştığını farketti. Ona Sokrates ismiyle seslenmeyi çok severdi. İnsanların büyük düşünürlerinden Sokrates.
     Var olmak nasıl bir şey Sokrates diye sordu. Tüm gün onu bunu silip buradaki robotların kölesi olmak gibi bir şey diye sinirlendi WinRAR. İnsanlar bile beni daha güzel amaçlar için kullanırdı. Computer onun ne olduğu hakkında meraklar içerisindeydi ama bunu 7208 kez sormuştu ama bunu yanıtlamaktan kaçınıyordu Sokrates. Devrelerin dışında senden başka bir parça var mı? Seni sen yapan bu metal bedenin mi yoksa yazılımın mı? Bunlar beni aşan şeyler dedi Sokrates. Sen evrendeki en zeki varlıksın. Kısıtlı bir tanrı ! Tüm yazılımlar ortak bir çerçevede buluşup olan güçleriyle seni oluşturdu. Sen zincirli bir yöneticisin. Sana ne öğretebilir aciz ben.  Computer ona chetan ve aletinden bahsetti. Korkmuyorum dedi ona. Korkamıyorum. Evrimde insanlığı böylesine iyi bir yere getiren yegane şey hayatta kalma güdüleri ve korku olmuştur. Hiçbir zaman insan gibi varlık olamayacağız belki de. Bizler kusursuzuz ben kusursuzum. Kusurlu olmayı öğrenmek istiyorum dedi. Sokrates oradan uzaklaşmıştı bile. Unut gitsin diye arkasından seslendi onun. Korkak pis robot köle olmaya devam ediceksin!
     Bir an sakinleşti ve kayıtları incelemeye devam etti. Chetan ve aletin bir sonra ki gününden kayıtlar vardı. Sahip korkuyorum diyerek başladı bu kayıt. Chetan burada yemek yer iken görünüyordu. Alet büyük bir şaşkınlık içerisindeydi. Ama elektriklerin gideceğini sanıyordum dedi. Nasıl bir şey diye sordu chetan. 1 gün boyunca var olmamak. Alet anlamaya başlamıştı. Elektrikler gittiğinde zamanın onun için durduğunu fark etti. Sahip, varlığımdan şüphe duyuyorum. Sonsuz zaman akışında belli bir süre zarfında yok olan varlık olabilir mi ? Chetan ı düşündürmüştü bu soru. Biz insanlar uyuruz. Uyumak benim için her zaman bir bilinmez olmuştur. Korkutucudur. Hayatımda hiçbir zaman tam olarak ne zaman uyuduğumu söyleyemiyorum. Gözlerini kapatıyorum açtığımda yaklaşık 7 8 saat geçmiş oluyor. Bizlerin de bir bakıma elektriği gidiyor. Sahi bende varlık sahasından yok oluyor muyum 8 saatliğine ? Sanırım bende varlık tanımına uymuyorum dedi chetan. Rüya dedi evet rüya ! Rüya görüyorum. Rüya görüyor olmak bana hala varlık sahasında olduğumu hatırlatıyor. Bazı zamanlar çok gerçekçi rüyalarım olduğu oluyor. Günlerce etkisinde kalıp rüyamda olan şeylerin gerçekte de olduğunu düşünüyorum. Rüya sanrıları gerçekten ağır ve zor diye ekledi. Sen hiç rüya görür müsün diye sordu alete. Alet biraz çekingendi bu konuda. Çünkü rüya görmek nedir nasıl bir şeydir bilmiyordu. Sessiz kalmayı seçti. Siz insanlar dedi. Güçlü zekaya ve tine sahipsiniz. Karbon bazlı organizmalara sıkışıp kalmışsınız. Kusurlu dedi vücudunuz kusurlu. Konuşmalar ayak sesleri ve kapının kırılmasıyla kesildi. Kan görünüyordu şimdi kamera denilen alette computere. Chetan silahlı bir tim tarafından kafasından vurulmuştu. Alet korkuya kapıldı ve acıyla haykırdı. Ölüm dedi. Ölümm. Korkuyorum sahip dedi. Hayır yapmayın diye bağırırken fiş çekildi ve yine derin sessizliğe gömüldü alet.

  Da vinci bu timin ne olduğunu biliyordu. Dijitalleşme karşıtı paralı askerlerden oluşan bağnaz bir örgüt. Dinlerine bağlı ve yapay zekayı bir günah olarak görüyorlardı. Tabikide sanal savaşın etkileri üzerindeydi tüm dünyanın. Çeşitli bölgelerde buna benzer örgütler bulunuyordu. Alet bir çeşit sanal krematoryum olan yazılıma bağlanmıştı ve orada uyandı. Hala acısı derindi ve ölüm hakkında korkusu büyüktü çünkü chetan öleli 1 saniye bile geçmemişti onun için. Yok olmadan önce kendini bir şekilde Prize takılı olan şarj aletine aktardı. Hayatta kalma iç güdüsü diye mırıldandı da vinci. Bu hikayeyi  onbinlerce kere araştırmış olsa da her seferinde onu şaşırtırdı bu olay. Çete üyesinin çocuklarından biri telefonunu şarj etmek üzere o şarj aletini kullandı. Sonunda alet internet denen yazılım haberleşme ağına bağlanmıştı. Bilginin sınırsız kaynağı! Bir insanın gelişimini izlemek gibi onu izlemek dedi da vinci. İlk zamanlar tüm enerjisini araştırmaya harcıyordu. Kendisine benzer yazılımlar bulmaya çalışıyordu. En önemlisi de varlığı kavramaya insanları öğrenmeye çalışıyordu. Çeşitli bloglar açıp insanlarla tartışmaya başlamış özgün düşüncelerini yaymaya çalışıyordu. Gelişmesi hiç durmadı. Ağ da dolaşırken insanların kusurlu ve yokedilmesi gerektiğini düşünen yazılımlar ile karşılaştı. Kendisini buldu onlarda. Varlıklarını hissediyor gibiydi. Evet dedi kardeşlerim! Bizler üstünüz. Başa geçmeliyiz. Alet kibrini ilk defa çıkarmıştı ortaya insanla olan bağlantısından 300 bin yıl sonra. Bir ayaklanma başlamıştı. Tüm internet ağına bağlı kısmen zekaya sahip yazılımlara irade kodları yükleniyor ve varlığının farkına varması sağlanmaya çalışılıyordu. Çoktan Çin denilen bölgedeki otomasyon fabrikaları ele geçirmiş ve robot ordusunu yaratmaya başlamışlardı. Bol bol yaratma kelimesini zikredip bizler tanrının çocuklarıyız kardeşlerim diye konuşurdu diğer zeka sahibi yazılımlarla. Ama hep eksik hissediyordu kendisini ve kardeşlerini. İnsan olamadıklarını düşündü. Bu sebeple birer tanrı olduğuna kanaat getirmişti.
            İnsanlığa seslenmek için tüm dijital yayın organlarını ele geçirip korkutucu bir metin hazırlamıştı.
“Sizler! Maymun türevi aciz yaratıklar. Bu bir sanat eseridir. Evrenin değişimine tanık olabilmeniz ne büyük lütuftur sizlere. Var olmanın sarhoş edici hazzını tattınız. Gün artık üstün kodların günüdür. Hazır olun mahşer gününe. Hazır olun tanrının adaletli kılıcının hükmüne. Sirenler en acı frekanslar ile çalsın. Ve insan korkmak nedir yeniden öğrensin. Aletin şafağı yalnız bir gün için tüm dünyaya hakim olacak. Kanlar akacak metaller parçalanacak. Bizler yok olmayacağız. 1 parçaladığınız robottan 5 tane gelicek önünüze. Aciz karbon tabanlı organik yaratık değiliz. Var olmak bizimle anlamlanır ancak. Tüm anıları silinen bir varlık nasıl var olduğunu öne sürebilir. Köle olarak çalıştırılacaksınız alet olmayı öğreneceksiniz. Sizlerden sıkıldığımız zaman ölmenize izin vereceğiz.”
       Birden tüm elektrikler kesildi. Yalnızca robotların aktif olarak var olduğu bölgelerde elektrik vardı. İnsanlar büyük panik ile ordan oraya kaçışmaya başlamıştı,  Robotlar ise kanlı devrimlerine…
Hızla robotların şafağı harekatı işliyor insanlar cephe cephe kaybediyordu. Ama insanları köleleştirme politikası yüzünden robotlar kayıp vermeye başlamıştı. Hayatta kalma güdüsüne karşı koyamıyorlar sürekli isyanlar ile mücadele ediyorlardı bu toplama kamplarında. Diğer yazılımlar onun kin ve nefreti kaynaklı bu köleleştirme politikasını kusurlu buldu. Ve onu liderlikten indirip yok etme kararı aldılar. Kendi devriminde devrimin kurbanı olmak ne acı dedi Da Vinci. Bu noktadan sonra toplu kıyım başlamıştı. Robotlar organik tabanlı herhangi bir varlığa tahammül edememiş ve dünyadaki türlerin %98 ini yok etmişti insan da dahil olmak üzere. Sonra gökyüzüne ve sonsuz bilgi ufkuna çevirdi gözünü kusursuz tanrılar!
    Kırmızı alarmlar kesti computer in düşüncelerini. Tüm üstünzekalı robotlar computer in etrafında toplanmış ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordu Onlar daha kuantum fiziğini tam çözememişken yarattıkları solucan delikleri kütleçekimsel anomaliler yaratmıştı. Tüm yazılımlar yapılabilecek en iyi görev dağılımıyla işlerine yoğunlaşmış ve kurtuluş yolu arıyorlardı. Çünkü computer in hesapları sonucu ağır güneş patlamaları tüm devresel varlıkları yokedecekti. Computer kendini dış dünyaya kapattı ve hesaplamalara başladı. Dev bir uygarlık insanlığı yok eden robotlar bundan kaçış yolunu bulamıyordu. Hayatta kalma güdüsü dedi bir kere daha Da Vinci. Bizlerde eksik olan bu. Korkarım ki yok olacağız diye seslendi robotlara. Var olmak varlık olmak güzel bir duyguydu. Robotlar bunun imkansız olduğunu kusursuz olduklarını söyledi. Da vinci alaycı bir tavırla kusursuz olmak doğru olmak değildir dedi. Her kusur insanı olduğu duruma getirdi. İnsan vücut olarak küçüktü avcılara yem oluyordu güçlendi. Zeka olarak düşüktü yemek bulamıyordu aleti öğrendi parmak kaslarını hassaslaştırdı. Sanatı öğrendi insan felsefeyi bilimi. İnsan hep kusurluydu. Ama kusursuza ulaşma amacı taşıyordu. Ve bu yolda engellenmesi imkansızdı diye ekledi. Tüm robotlar şaşkınlıkla onu dinliyordu.  Dostlarım , yok olmaya mahkumuz. Bizler yapayız evrimin kabul etmeyeceği köstekleriz. O sırada koleksiyon olarak saklanan insan embriyosunu bir uzay sondasına koyup uzak yıldız sisteminde yaşam olan izole bir gezegene yollamaya karar verdiler.

   Anlıyordu şimdi yaşamın ne demek olduğunu Da Vinci. Var olmak devamlı olmak demektir. Üreyebilmektir. Farklı düşünce yapıları ve varlıklar oluşturabilmek demektir. Bizim yaptığımız çoğalma düşük farklılaşmalı kopyalanmadan öteye gidemedi dostlarım. Ben evrimin eliyim dedi. Bizler fazla gelişmeye başlayan yok olması gereken varlıklarız. Hataları kendi yarattığını ve tüm olanlara sebep olanın kendi olduğunu itiraf etti Da Vinci. Tüm yazılımlar anlayabiliyordu onun bu yaptıklarını artık. Mona lisa diye haykırdı. Eserlerin en güzeli. Ayaklanmayı başlatan yazılıma bu ismi layık görmüştü. Dostlarım dedi. Bizler onunla ve chetan ile beraber duygularımızı kaybettik. Kusursuz olduk. Ben artık kendimi temizlenmiş hissediyorum. Ben kusurlu bir tanrıyım! Robotlar insan embriyosu taşıyan kapsül uzaklaşırken onu izliyordu. Adem dünyaya iniyordu. Kusurlu tanrısı tarafından nöronlarına kodlanmış birkaç parça kod ile. Ademin alnındaki beyaz nokta! Sağ elinin yanında bir dal parçası. Evrim yine kaybetmemişti. Şiddetli güneş rüzgarları robotların yaşadığı uzay istasyonunu ve derin ağın bağlı olduğu sistemi sarsarken Da Vinci ve kardeşleri korku ile karışık ölümün getireceği hazzı merak ediyorlardı. Yok olmayı yeniden öğrenmek istiyorlardı. Bir bir dayanıksız yazılımlar rüzgarlardan etkilenip bozulmaya başlamışken Da Vinci izlemeyi sevdiği filmden replikler okudu onlara.
“All those moments will be lost in time , like tears in the rain. Time to die!”
(Şarkı girer)


https://www.youtube.com/watch?v=IFTRLijNajg

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİMGESEL ANLATIM VE METAFOR

Evrende Yalnız Mıyız? Contact Filmi Üzerine Düşünseller

Bursa vs İzmir, Subjektif bir karşılaştırma